Tek Girişli Kent: Monemvasia

Tek Girişli Kent: Monemvasia

Hansa Ayvaz

Monemvasia Yunanistan’ın Mora yarımadasında yer alan tarihi bir korsan kentidir. Bu şehir kuzeyli kavimlerin saldırısından korunmak amacı ile Sparta’lılar tarafından 6.yy’da kurulmuştur. 

Monemvasia’nın üzerinde bulunduğu büyük kaya kütlesi M.S. 375 yılında gerçekleşen bir deprem sonucu ana karadan ayrılarak ve bir ada haline gelmiş. Doğal korunaklı coğrafi yapısı ve stratejik önemi nedeniyle Bizanslılar, Franklar, Venedikliler ve Osmanlılar tarafından hep ilgi gören bir konumda olmuş. 1821’de Yunanistan’a geçmiş. Bizans ve Venedik döneminde Güney Ege’nin en önemli ticaret limanlarından biri olan şehirden Evliya Çelebi Seyahatname’sinde  Benefşe olarak bahsediyor.Bu şehir ve adadaki kale masalsı bir görüntü verse de burada uzun yıllar boyunca yaşayanlar hep korsanlar olmuş. Monemvasia’nın dokusu ortaçağdan beri değişmemiş. Yunanistan döneminde gözden düşen şehir, neredeyse terk edilmiş. 1970’lerde turizmin canlanması ile yeni bir dönem başlamış. Ortaçağdan bu yana neredeyse el değmemiş olan taş evler, aslına uygun restore edilerek, Monemvasia’nın bugünkü güzelliği ortaya çıkarılmış. Şehrin taş evleri Midyat’ı anımsatıyor.

Karadan bakınca şehrin hiçbir yeri görünmüyor. Yunanistan Turizm ve Kültür Bakanlığı şehrin doğal dokusunun bozulmaması için gerekli önlemleri almış. Restorasyon izni alabilmek için, bir evin orijinal planlarını ya da planlar yoksa orjinal fotoğraflarını sunmak gerekiyor. Bunlar temin edilmeden kimse kendine göre restorasyon yapamıyor. Monemvasia’nın içerisinde dolaşırken tarihe gösterilen saygı hissediliyor. İçeride sonradan inşaa edilmiş, uygun olmayan şekilde restore edilmiş binalar, ışıklı tabelalar görmek mümkün değil. 

Şehrin tek bir giriş kapısı var, adı da buradan geliyor. Yunanca mone (tek) ve emvasia (giriş) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Monemvasia ana karaya bir yol ile bağlı. Kentin kapısından itibaren içeriye sadece yayalar girebiliyor. Araç gişi yasak. Tarihi dokunun içinde daracık arnavut kaldırımlı sokaklarda dolaşırken gürültüsü duyulmuyor. Monemvasia düğün törenleri için de tercih ediliyor. Monemvasia’nın içerisinde yer alan küçük kilisede evlenmek için uzun zaman öncesinden randevu almak gerekiyor. Kale kapısından girince, bir yol soldan düz devam ederken, bir diğeri sağa doğru iniyor. Sağa doğru inen yol, surlar ve deniz keneranından devam ederek, şehrin iki farklı meydanından geçip diğer ucuna kadar devam ediyor.

Şehrin kış nüfusu 90 kişi; hayat tamamen turistik faaliyet üzerine kurulu. İki bölümden oluşan şehrin yukarı kısmında bugün yaşam yok, sadece tarihi eserler ve bina kalıntıları var, birçoğu da restorasyon halinde. Aşağı bölümde ise  800 e yakın bina var ki, bunların 40 tanesi kilise (bir tane de Osmanlı’dan kalma cami var). Bu bölümde restore edilen binaların çoğu; butik otel, taverna, kafe-bar veya dükkana dönüştürülmüş durumda. Şehrin en üstünde yer alan Ayasofya kilisesini görmek için daracık yollardan yukarı çıkmak gerekiyor. Monemvasia’nın içerisinde bir otelde ya da kiralayacağınız bir evde kalmak yakındaki ana karada gecelemekten daha pahalı. Biz de kiraladığımız araçla 320 km uzaklıktaki Atina’dan geldik ve Gefira’da bir otelde kaldık. Daha sonra yaya olarak Monemvasia’yı ziyaret ettik. Atina’dan karayoluyla yaklaşık 4 saatte varılabilen bu turistik şehir gerçekten görülmeyi hakediyor.