Fethullah Gülen Hocaefendi’ye Göre Çevre Bilinci, Tabiat ve İnsan İlişkisi
Prof. Dr. Zafer Ayvaz
Fethullah Gülen Hocaefendi eserlerinde insanın evrendeki konumu ve tabiata karşı sorumluluğu hakkında derin bir perspektif sunuyor. Onun görüşleri, İslamî öğretilerden, tasavvufi derinliğinden ve ekolojik hassasiyetinden kaynaklanıyor. Ana hatlarıyla Hocaefendi’nin çevre konusundaki düşünceleri şöyle özetleyebilirim :
İnsanın Evrendeki Konumu ve Varlıkla Uyumu
Hocaefendi’ye göre insan, evrenin en şerefli varlığıdır. Bu, insanın yaratılış itibarıyla üstün bir donanıma sahip olduğu ama aynı zamanda büyük bir sorumluluk taşıdığı anlamına gelir. İnsan, Allah’ın halifesi olarak yaratılmış ve ilahi emanetin (emanet-i kübra) taşıyıcısı kılınmıştır. Bu nedenle insanın evrendeki görevi sadece bir birey olarak kendi menfaatlerini değil, tüm varlık âlemini gözetmeyi de içerir. Evrende her şeyin bir düzen ve ahenk içinde yaratılmıştır ve bu düzenin korunmasında insanın görevi vardır.
Tabiata Karşı Sorumluluk
Hocaefendi tabiatın Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli mahalli olduğunu açıklamaktadır. Bu da tabiatın kutsal bir emanet olarak görülmesi gerektiğini ortaya koyar. İnsanın tabiatı sömürmesi değil, koruması ve ona şefkatle yaklaşması gerektiğini ifade eden Hocaefendi, kainatı Allah’ın bir kitabı olarak görmekte ve insanın bu kitabı okuyarak O’nun kudretini anlaması gerektiğini savunmaktadır. Doğadaki her varlık, insan için bir tefekkür vesilesidir. Tabiat Allah’ın bir eseri ve ayetler manzumesidir. Bu nedenle insanın tabiata yaklaşımı hem şükran hem de emanet bilinciyle olmalıdır.
Emanet Bilinci
İnsan, tabiatı bir emanet olarak görmeli ve ona zarar vermemelidir. Hocaefendi, çevreyi tahrip eden insanın emanet bilincine zarar verdiğini ve ahlaki sorumluluk ihlali yaptığını ifade eder ve tabiata karşı bir emanetçi gibi davranmasını öğütler. O, Kur’an’daki emanet kavramını (Ahzab, 33:72) geniş bir çerçevede değerlendirerek insanın yeryüzündeki rolünün sadece tüketmek değil aynı zamanda korumak ve geliştirmek olduğunu belirtmektedir.
Tabiat, Allah’ın Bir Ayeti Olarak Görülmelidir
Hocaefendi tabiatı Kur’an-ı Kerim’de geçen kevnî ayetlerle ilişkilendirmekte ve kainatın Allah’ın isim ve sıfatlarının bir tecellisi olarak anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır. İnsan, tabiata bakarken Yaratıcı’nın hikmetini, kudretini ve rahmetini fark etmelidir.
Tabiattaki Denge ve İsrafın Önlenmesi
Hocaefendi israfın her türüne karşı çıkarak bu konuda insanın dikkatli olması gerektiğini ifade eder. Tabii kaynakların tüketimi konusunda da aşırıya kaçılmaması gerektiğini, aksine bunların dengeli bir şekilde kullanılmasının insanın vazifesi olduğunu savunur.
Sonuç Olarak
Muhterem Hocaefendi çevrecilik konusuna ahlaki, dini ve insani bir çerçeveden yaklaşmaktadır. Onun çevrecilik anlayışı, insanın çevreye karşı sorumluluğunu, doğanın kutsallığını ve ekolojik dengeyi koruma gerekliliğini vurgular. Hocaefendinin görüşleri, İslam’ın tabiat ve insan arasındaki uyumu teşvik eden temel prensiplerine dayanmaktadır. Buna göre insan tabiatta bir emanetçidir. Doğayı korumak Allah’a şükretmenin bir ifadesidir. Allah’ın nimetlerini kullanırken aşırılıktan kaçınmak, nimetleri israf etmemek ve ekolojik dengeyi korumak insanın manevi ve ahlaki bir görevidir. Çevre bilincinin artması için sürekli bir eğitim gerekmektedir. Çevreciliğin bir yaşam tarzı haline getirilmesi ve bu konudaki farkındalığın yayılması da çok önemlidir.
Hocaefendi kendi hayatında da bu prensiplere azami ölçüde riayet etmiştir. Yazılarını yazdığı ve kurulamada kullandığı kağıt tüketiminde tasarruflu davrandığı, şahsi eşyalarında çok tutumlu olduğu ve tabiattaki canlılara karşı şefkatle yaklaştığına dair birçok örnek bulunmaktadır. Çevre bilincinin artırılması yönünde faaliyet gösteren STK’ların kurulmasını, çevreci dergilerin yayınlanmasını ve bu konudaki çeşitli faaliyetleri desteklediği de yakından bilinmektedir. Bütün bunlar Onun çevre konusundaki azami hassasiyetini göstermektedir.